Köşe Yazısı Yarışması için yazı yazmıştım. Eleştirilere sonuna kadar açığım. İyi okumalar..:))
Bir acı, bir haykırış…
29 bin 980 kere
durdu zaman. Artık zamanın tamamen durduğu yerdeyim. İsim sıralamak bir şey
değil, 29 bin 980’nin öyküsünü ezberleyebilir misin diye kendime sorup ezbere
direndiğim yerdeyim.
Her 4 saatte bir
kadın istismara uğruyor. Kız olmanın cezasını çekmiş o cansız bedenlerden
biriyle karşılaşıyorum, içim titriyor.
“Kız öldü!”diyorum.
“Tek başına dışarıdaymış.”diyor
“Kız öldü!”diyorum.
“Soyu sopu,dini ırkı neymiş?”diyor.
“Yahu,kız”diyorum, “Öldü.”
Geleceğe karşı umutları, hayalleri öldü.Kendini korumaya
çalışırken eziyet edile edile öldü. Son gücünü de birbirilerine sesini
duyurmaya çalışırken öldü, herkes ona sağır olmuşken bile..
Susuyor,susuyoruz..
İşte o an anladım; kızla beraber insanlık da öldü. Zor, kız olmak bu yüzden zor
işte. “Nefes alıyorsak umut var demektir.”derler ya hani. Bu ülkede kızsan ve
tüm kötülüklere rağmen hala nefes alabiliyorsan umut değil de şansın var
demektir.
Peki her gün sizi
nasıl bir son beklediğini düşünürken buluyor musunuz kendinizi hiç? Ya da
sokaktan geçerken kasılan çenenizin acısını hissedebiliyor musunuz? Ya
yutkunurkenki genzinizde oluşan yanma hissini? Bir kızsanız eğer bunları
muhakkak yaşıyorsunuzdur.
Mesela Küçük Irmak
komşuları tarafından katledilerek ilk önce çöp konteynırına sonra da bir
bahçeye gömüldü. Yürekleri dağlayan bu olay tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Dilerimki
Irmak’ın kardeşinin çikolata bulanmış ağzına karışan acıyla birlikte ablasını
oyun oynamak için çağırışı sarsın tüm bir dünyayı.
Küçük bedenler
sadece çocuk istismarlarıyla deği,
tedbirsizlikle de ölümlerine izin veriliyor. Adana’da çıkan yangında
onlarca küçük beden yanarak can verdi. Ne büyük bir acıdır ki bu Türkçe
öğretmenim o gece gözleri şişene dek ağlamış. İşte o an anladım sadece o
çocuklar değil, öğretmenimin yüreği de yanmış. O öğretmenimin merhameti sarsın,
bir annenin ölen kızının kıyafetlerinin üzerine sinen kokusunu bağrına
basarkenki feryatları sarsın tüm bir dünyayı.
Daha bir çok çocuk
ölümü sıralayabilirim. Ama devam edemeyeceğim. Çünkü her bir satırı yazarken
ellerim titriyor, boğazım düğümleniyor. Onlar da benim gibilerdi. Benim gibi
çocuklarda sadece..
Susma
artık,susmayalım! Artık bir şeyler değişsin. Mesela gökyüzünde havai fişeklerin
sesini duyalım, bir çocuğa isabet eden silah sesini değil. Bir küçücük çocuğun
doktor olma hayali kalsın geride, yanan bedeni değil. Topraktran Irmak’ın
ektiği fidanları, umutları bulsunlar, cansız bedenini değil. Kuşların kanatları
umuda değsin artık memlekette.
Yazmayı bırakıp
dışarı çıktığımda saçlarıma düşen kar tanelerini hissettim, bir de tekrardan
çalışmaya başlayan saatimin tik tak seslerini.. Gözlerimi kapatıp düşünmeye
başladım; kar taneleri küçük bedenleri katleden kirli zihinleri temizleyecek kadsar
saf, temiz miydi hala? Yoksa o da bulanmıştı kan rengine?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder